EXPRESS SAYFALARINDA KÜÇÜK İSKENDER

4 Temmuz 2019
SATIRBAŞLARI
Roll’un 118. sayısında, Küçük İskender’le yaptığımız blind-test’in girizgâhına şu sözlerle başlamıştık: “Onunla ülfetimiz eskiye dayanır. Haftalık Express zamanında, bir sene boyunca Küçük İskender imzalı yazıları bilgisayara dizdik, GL sayfasına yerleştirdik, sağolsun, sayfaya omuz vermekten imtina etmedi, en güzel şiirine çalışır gibi, o kısa metinleri maharetle işledi…” Küçük İskender, Express’te 1995-96 yıllarında önce Gay & Lezbiyen, sonra GL adıyla süren düzenli sayfanın taşıyıcı kolonlarındandı. Daha sonra, yine Express sayfalarında, Gece Sözlüğü başlığı altında kendi muhalif ve müstakil lûgatını da yarattı. Bugüne de ışık tutan bir yazısı ve bir manifestosuyla, Gece Sözlüğü’nden maddelerle uğurluyoruz.

 

Starring: Elton John

Konu piyanistliği, cinayeti, yaptırımı aştığında, elbette ki oyuncu(lar) da böyle sınırlı kalmayacaktır. Evvela konu nedir? Konu, öncelikle Ortadoğu’da eşcinsel olmak, bu tespiti içselleştirebilmek, sosyalleştirebilmek, özde benzerlerle iletişim kurmak (gay club’lar hariç!), hasbelkader örgütlenmek, her türlü baskıya tepki vermek ve kendi kültürünün ürünlerini açığa çıkartmaktır. Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, ibnelik başa beladır. Çünkü heteroseksist düzen, sizi koskocaman bir göt deliği gibi görmekten öteye geçemeyecektir. Çünkü siz, onlara göre tüm ahlâki değerleri hiçe sayan potansiyel bir orospusunuzdur. Bilmem kaç santimlik bir organ, ideallerinizi bertaraf etmek için yeterli bir ölçüttür. Çünkü yine onlara göre hayatınız yatakta geçmektedir. Oysa beden dili ile akılcı düşüncenin örtüştüğü eşcinsel kesim, yeryüzünde bir azınlık güç olarak iktidar karşısında daima muhalif sosyalist kanatta mücadele vermiştir. Doğrusu da budur. İnsan, cinselliği yeni ilişki biçimleri bulmak ve yaratmak için kullanır. Cinsel hayatın patolojik bir yanı olamaz. Sevgi, üremek için değildir. Sevginin doğasında dışarıya doğru değil, içeriye doğru çoğalma vardır. “Ya sosyalist olunur ya da eşcinsel” derken eşcinselliği sosyalizmin azılı bir alternatifi, karşıtı olarak gören zihniyet, şaşırtıcıdır. Biri halkın ve halkların eşit refahının peşindeyken diğeri ise bedenlerin ve tinlerinde de benzer bir anlayışla bütün cinsel objeler üzerinde özgürleşmesi savındadır. Heteroseksist taciz, varolan politik iktidarla özdeştir. Faşizme karşı savaşan solun hiddeti ile heteroseksist yapıya karşı özgür cinsel kimliklerin hiddeti –aynı değilse bile– eşdeğerdedir. Düşman’ın “bir ve tek” olması, bu hiddetleri aynı potada eritebilir, eritmiştir de. Eşcinsellikle sosyalizmin buluştuğu en önemli nokta budur. Stonewall’u hatırlatmak isterim. 27 Haziran 1969 gecesi New York’taki gay club’ı basan polisler, hiç beklemedikleri bir tepkiyle karşılaşmışlardı. Saldırıya karşılık veren eşcinseller, başkaldırılarını ve direnişlerini iki gün sürdürdüler. “Don’t Shoot Me, I’m Only The Gay” demek, boyun eğmek, Türk Popu’yla avunmak, cinsel ihtiyaçlarını yaşam biçiminin dışında gizli gizli gidermek Ortadoğu’nun eşcinsellerini ciddi ruh hastalıklarının eşiğine sürüklemektedir. Nüfuz cüzdanlarınızın rengi sizi aldatmasın! Siz de dünyayı isteyin! Hem de hemen şimdi!

 

Müsait yerler, müsait gay’ler, atgözlükleri ve teselli sözcükleri

1- Eşcinsellerin meşru sisteme katılım için verdikleri sosyopolitik mücadeleler, ne yazık ki mevcut olanaklar çerçevesinde, yalnızca kınama ve red cepheleri oluşturmaktan öteye gidememektedir.

2- Kınama ve red cepheleri, olumlu sonuçlar elde etmek açısından kesinlikle yetersizdir. Hatta bu tür deklarasyonlar, medyatik platformun önyargısını aşıp heteroseksist diktatörlüğün kapısına bile dayanamamaktadır.

3- Eşcinsellerin meşru sisteme katılımı bütün bütün şart değildir. Zaten imkânsızdır. Bu tür bir uğraşın sağlıklı olup olmadığı tartışma konusudur.

4- Kınama ve red cepheleri, kendilerini, ister istemez, heteroseksüel iktidar karşısında muhalif konuma oturtmakta, yok sayılan hak ve özgürlüklerini adeta bu faşist düzenden kopartmaya çalışmaktadırlar.

5- Eşcinseller, kınama ve red cepheleri oluşturacaklarına, azınlık sendromuna bağlı anarşizan tutumlarını sergileme yöntemini seçmeli ve bir tanım, bir saptama olmaktan çıkıp bir olgu olmaya yönelmelidirler.

6- Tepkileri kınama ve red biçiminde göstermek bunca yaşanılanlara yakışmayacak derecede amatör, aşırı romantik, Ortadoğu için –bugün– lüks sayılabilecek naif davranışlar toplamıdır. Siyah Çelenk Bırakma Devri, kapanmıştır.


7-
Yasal konseptlerin çürüdüğü, heteroseksüellerle bir yeryüzü koalisyonu kurulamayacağı tarihsel bilinç panoramasında açıktır. Asıl reddedilmesi gereken, böyle bir birlikteliktir. Her seksin algıları ve dışavurumu farklıdır. Barış için yine ödün vermek eşcinsellerin yazgısı olamaz.

8- Eşcinseller, hiçbir alanda heteroseksüellerle eşit değildir. Karşılaştırılamazlar bile. Çünkü eşcinseller varoluşlarındaki seks sentezini daha ileri bir noktaya taşıyabilmişlerdir. Onların arasında cins ayrımı yoktur.

9- Deşifrasyon, dünya üzerinde yaptırım gücü yüksek bir silah olarak görülmektedir. Deşifre edilecek kimlikler belirlenirken izlenmesi ve sadık kalınması esas olan tek koşul vardır: Bu kişilerin gizli bir eşcinsel hayat sürdürüp sonrasında bunu inkâr edebilecek denli korkak ve hain olmalarıdır. Yoksa, eşcinselliğini kabul edip bunu topluma açıklama gereği duymayan her bireyin özel yaşamı, eşcinsellerce de koruma altındadır. Koruma altında olmalıdır.

10- İstanbul sınırları içerisindeki son birkaç yıldır kimi gruplarca yapılmaya çalışılan eşcinsel etkinlikleri kâh kaba kuvvetle kâh hâlâ anlaşılamayan birtakım valilik uygulamalarıyla engellenip bertaraf edilmektedir. Bu etkinlikler, katılanlara cinsel motivasyon, estetik tavır, tarihsel doküman, psikolojik açılımlar ve sanatsal ürünler aktarımı amacıyla planlanmış, ayrıca benzer kişiliklerin tanışarak ve tartışarak zenginleşmesi hedefini kendisine ilke edinmiştir. Ama insanın dünya üzerindeki en temel haklarından biri olan eğitim, Türkiye’de yaşayan eşcinsellerin ellerinden söke söke alınmış ve rasyonel hiçbir gerekçe gösterilememiştir. Yasadışı olmaya mecbur bırakılan eşcinsel gruplar kimi, kimleri rahatsız etmektedir?! Bu sorunun yanıtını alamayan eşcinselin yapacağı tek şey, eşcinsel terörüne destek vermektir. Çıkar yol budur.

11- Yukardaki sorunun yanıtı aslında bellidir: Eşcinselleri aşağılamak, küçümsemek, ezmek ve yok etmek T.C. hükümetlerinin iktidar programlarındaki gizli maddedir. Yalnızca Refah Partisi bunu açık açık ifade edebilmektedir.

12- Kısaca, bu sistemde kınama ve red cepheleri oluşturmak çare değildir. Varlığını ortaya koymuş olan gruplar, bambaşka metodlar geliştirmek ve uygulamak zorundadır. Ve bunun için atılacak ilk adım, heteroseksüel mantığı dışlamaktır.

  

Gece sözlüğü

cımbız: bütün fosiller erildir; dişiler, geleceğe kalmak endişesi taşımadan yaşarlar.

dize: sevdikleri dizelerini sıralıyorlar. Birazdan içeri girip ateş edeceğim. ya ben? kaç dizemin önünde kapaklandım ki şiire?! 1. insan bazı aşklara büyük harfle başlar 2. ağzımı öpsen kan olur 3. gülün geceliği söküldü 4. meyve vermeyen tek ağaç, darağacıdır 5. vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır 6. bir bir kelebekler kaçıyor içime 7. anlatılamıyor hüzün, alabora oluyor menekşe! 8. ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar 9. sevgilimin adını bir genelev sokağına vermişler 10. ben acının kış uykusuydum
hepsi bu kadar mı? Mr. No’ya kalırsa, yeter. su bazlı kayganlaştırıcılara kalırsa, bir yarım saat daha uyumamızda fayda var. bana kalırsa, kapıyı kim çalarsa çalsın açmayalım.

fetiş: darmadağın bakışlarıyla korkusuzluğa uçkur çözen prizmatik bir Rönesans adamı o. evimde bıraktığı parmakizlerini biriktiriyorum. bir neden göstermenin imkânsız olduğu yakınlaşma anlarında, aramızdaki casusun aşk telaşı’ndan geldiğini anlamak, kırmıyor beni. BİZ’e sığmaya çalışan kişiliğimi hayale doğru kışkırtıyorum. çünkü biliyorum ki: kısacık bir hayata sığdırılamayan aşk, bütün bir insanlık tarihini dolduracak kapasitededir. çünkü biliyorum ki: ucuz aşklar, pahalıya mâlolur.

kabir: akılsız filozof! kuşlar, yalnızca kanatları var diye uçmazlar!

kristalize: yorgun bir yalnız olarak yürüdüm soytarının kanlı ama bize uzak, tüylü, kuvvetli, bereketli, son gösteriden artakalan çift cinsiyetli mesajları ile. kimseler seyretmiyordu o sıralar, ölüm nasıl bir tapınaktır ve bu filmi çekmek için nerede, hangi veryansınla, kıçınız kanaya kanaya dolaşırsınız iktidarın otuz bir çekmek için kendine model toplumlar ve hassas bireyler aradığı tropikal aşklarda!

meşin: fevkalâde aşk şiirleri yazılmalı futbolculara; onları, onlarla sevişirmişçesine seyredenler adına; sonra çıkıp alelade bir top almalı mahallenin bakkalından ve ücret yerine okkalı bir pandik atmalı karısına! ‘oleey’, ‘oleeey’ diye bağıramaz mı sanki canı çektiğinde bir karanfil? karanfilin kabahati de dokuz kusurlu hareketten biri: sen kalk, aşk’ın ceza sahasında kasten düşür edip cansever’i!

nem: hepimiz aynı odada yatıyoruz. pencereye dönmüşüz sırtımızı ve siyah halının üstündeki peltemsi törpü, cılız bir sesle çağırmakta bekaretini: talihsizim! talihsizim! yok içecek bir kadeh yağmurum bile! çerçevelerini çatlatan resimlere dayanıyor aile geleneğimiz!

öteberi: cisimle cezalandırıldım. verdiğim ödünler, firar olup dönüyorlar muhasebeme. boşaltılıyorum: herkesin birinci tekil şahıslığı sevdiği gecelerde kaldırılıyor cenazem. Annem, eşyalarımı topluyor. hiç donum, hiç cesaretim kalmamış.

peruk: bir tahta prezervatif unutmuşsun içimde: sendeki zehri şımartıyor bu. acılarımın otopsisinde sen de bulunuyorsun; doktor, “yazık” diyor, “bu adam aşınmadan dolayı ölmüş!” gözlerini düşürüyorsun.

rock: sözlükte bir anlamım yok. geceleri, sözlükteki kelimeler (!) eksiliyor, terkedilmiş evcil hayvanlar doluşuyor yerlerine. bir takım elbise dikiyorum gökyüzüne –meskalin, televizyonun ayarını bozuyor. bira ısınıyor –bir kızın sırtında paris’e uçuyor parmakaralarıyla wunkie. dünya, uzayda küresel bir walkman: kasedimiz, tarih. tuşumuz arızalı.

sualtı: gazeteler, sokaklara yayılmış, tehlikeli bir madde gibi suratlarda dolaşan, suistimal edilmiş yağmurbacaklı, dolugözlü, borapazulu, zemheriyürekli kürtleri yazıyor yine! babaannemin anlatmayı unuttuğu bir masal olduğunu hatırlıyorum o zaman: şüphesiz, diyorum, THE END diye bitemez ortadoğu’da cereyan eden hiçbir ÜTOPYA!

şemsiye: bir şair, naz karşısında – yok sayılma karşısında ne kadar kurnaz davranabilir ki?! ritm duygusunun geliştiği ülkelerde ağzı açık uyuyan müzisyenlerin ciğerlerine giden arılar ve ışıltılı lale meridyenleri, bir uyku hapına hafızalanmış çocuk masallarını kimselere tanıtamaz. akılda tutulamayan, akılda tutulmadığı için derin yaralanmalara neden olan telefon numaraları, geceleyin cam kenarında üst üste filtresiz samsun içen o adamı, viyolonselin içine çekecek ve ona, eski bir yol filminin galasında, lobide limonatalarını yudumlarlarken sözünü ettiği tam altı adet kopyalanmış, amiyane lafların da geçtiği erotik fanzini hatırlatacak. fanzinin adını unuttum, diyecek adam. şemsiye miydi acaba? yo. yo! ayrıldığım eşimle karıştırdım. zapata galiba?! ya da müsterih. evet, evet. fanzinin adı müsterih’ti. savunma mekanizmalarının açılımını da yapıyordu. grafikler, dizaynlar, slaytlar vardı. cibinlik yerine örümcek ağlarının kurulduğu. formatı çıkartamıyorum. fazla bir para harcanmamıştı. şemsiye promosyonu tasarlanıyordu!

turist: cenazem rating alsın gözbebeklerinde. mezarlığın girişinde bir resepsiyon memuru. taşıma bir bok yazmayın; bir hokka mürekkeple bir tüy bırakın kıçımın eşiğine!

^