KORONA GÜNLERİNDE BEYAZ YAKALILARIN ÇALIŞMA ŞARTLARI VE TALEPLERİ

Söyleşi: Yiğit Atılgan
13 Nisan 2020
SATIRBAŞLARI

Banka çalışanları, çağrı merkezi çalışanları, yazılımcılar, araştırmacılar, serbest çalışanlar ve dahası… Kimi evde, kimi işyerinde mesai yapıyor. Şirketlere karşı güçlenme amacıyla kurulan dayanışma ağı Plaza Eylem Platformu’nun (PEP) yaptığı anket beyaz yakalıların korona günlerinde yaşadıkları sorunları ve taleplerini sergiliyor. Sorularımızı toplu olarak yanıtlayan PEP üyelerini dinliyoruz. 
Jaume Plensa, Twentynine Palms, 2007

Mart ayı içinde sosyal medya üzerinden bir anket yapıp katılımcıların işyerlerinde hangi düzenlemelerin yapılması gerektiğine dair fikirlerini ve işyerlerinde gerçekte hangi düzenlemeler yapıldığını sordunuz. Belli başlı bulgularınız neler?

Plaza Eylem Platformu: Koronavirüs açıklamasının yapıldığı ilk haftada yaptığımız ankete 574 çalışan katıldı. Katılımcıların yüzde 60’ı elli ve daha fazla kişinin olduğu lokasyonlarda çalışıyor. Çalışanların işyerlerinden taleplerini sormuştuk. En yüksek oranla gerçekleşen talep işyerinin düzenli dezenfekte edilmesi, ama hâlâ iş yerini dezenfekte bile etmeyen yerler var (yüzde 57). Şu anda işyerlerinde daha çok yemekhanede mesafe, uyarı tabelası ve dezenfektan konulması, saha ziyareti ve toplantı erteleme, yurt dışından gelenlerin izinli olması gibi önlemler alınmış durumda. Bu önlemler virüsün yayılmasının yeterince ciddiye alınmadığını gösteriyor. Ciddiye alınması derken, işçiler için diye ekleyelim. Çünkü önlemin ciddiyeti hiyerarşiye göre değişebiliyor. İlk vaka haftası (11 Mart) anketinden sonra nisan başında yaptığımız ikinci ankette katılımcıların yüzde 42’si önlemler bakımından ayrımcılık yapıldığını düşünüyor. Katılımcıların yüzde 22’sinin iş yerinde çalışılmaya devam ediliyor, ama yöneticiler ortadan kaybolmuş. 
En sık dile getirilen talep, bir vakanın gerçekleşmesi beklenmeden bu ortamdaki herkese sağlık kontrolü yapılması (yüzde 89). Ama en az gerçekleşen önlem bu (yüzde 5). Aslında çoğu insan evde olmak istiyor (yüzde 82). Katılımcı çalışanların beşte biri evden çalışmaya başlamış. Çalışanlar ücretli izinle hem virüsten hem de açlıktan korunmak istiyor (yüzde 87). İki haftalık ücretli izin çok az yerde uygulanmış durumda (yüzde 8). Yeni bir anketle iki hafta sonrası ne olduğunu anlamaya çalıştık. Evden çalışanların oranı oldukça arttı (%64). Aynı katılımcıları takip etmiyoruz. O yüzden bu oran sadece bir fikir vermesi açısından anlamlı.

Çalışanlar ücretli izinle hem virüsten hem de açlıktan korunmak istiyor (yüzde 87). İki haftalık ücretli izin çok az yerde uygulanmış durumda (yüzde 8).Çalışanların yarısından fazlası (yüzde 69) önümüzdeki süreçte salgın kaynaklı gelir kaybı yaşayacağını  düşünüyor. Gelir kaybı yaşayacağını düşünenlerin önemli bir kısmının başka bir geliri yok (yüzde 78).

Evden çalışma imkânı olmayan, mecburi işler için çalışma saatlerinin azaltılması bir alternatif. Yine de çok az iş yerinde bu gerçekleşmiş (yüzde 5). İşyerlerinin çok azında toplu taşıma yerine servis sağlanıyor. Servislerin kapıdan alması talepler arasında.
Çalışanların önemli bir kısmının evinde (yüzde38) risk grubundan biri var (gebe, diyabet/astım hastası, yaşlı). Kendileri virüs kapmaları halinde süreci hafif atlatsa bile etraflarındaki daha zayıf olan insanları riske edebilirler.
Çalışanlar iş yerlerinden bir acil eylem planı bekliyor (yüzde86), ama sürece dahil edilmiyorlar. Gelişmeler sadece buyuruluyor. Çalışanların fikri sorulmuyor, bu konuyu konuşmaları istenmiyor, çözüme ortak edilmiyorlar. “Patronlarımız konuyu açmamızdan bile rahatsız, görmezden geliyorlar” diyor bir katılımcı. Panik ve korku halini önleyici toplantılar, şeffaf bilgi akışı, kriz yönetiminin çalışanlarla paylaşılması, düzenli bilgilendirme, herkese kriz durumu için eğitim verilmesi, tatbikatlar yapılması ortak talepler.
Patronlar ve yöneticiler iş dışı-işyeri ayrımın salgın durumunda anlamsız olduğunu henüz kavrayamadılar. Çalışanların iş yeri, iş dışıyla beraber düşünülmeli ve çalışanlara iş dışındaki ortamları için de destek sağlanmalı. İş dışındaki ortamları için de dezenfektan malzemesi sağlanmalı talebi var (yüzde 71). Her bir çözüm ürettiğimiz noktayı diğer duraklarla beraber düşünmeliyiz.
Önlemlerde iş – iş dışı ayrımını gözetmiyorlar, ama kesintilerde gözetiyorlar. Birçok işyeri, mesela Abdi İbrahim, Santa Farma yemek kartlarını iptal etti. Evde yemek yeniyor. Evde çalışanlar yemek yapma yükünü üstlerine almış, öğle arasında yemek yapıp beş dakikada yemeye çalışırken bir de parasını ödüyorlar.
Talep edilen düzenlemelerin yapılmasında katılımcıların yüzde 76’sı Sağlık ve/veya Çalışma Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu düşünüyor. İşyerlerinin bu zorlama olmadan çalışanı koruyan bir önlem almayacağını düşünenler var. Örgütlü yerler önlemlerin sıkılaştırılması talebinin karşılığını almada daha etkili. Bu talepler dışında borçların ertelenmesi gibi gelecek günlerde gelir kaybını, geçim derdini hafifletecek adımlar atılması isteniyor.

Antonio Lee, Freeze Frame, 2013


Uyguladığınız ikinci ankette karşınıza çıkan başka sonuçlar neler oldu?

Çalışanların yarısından fazlası (yüzde 69) önümüzdeki süreçte salgın kaynaklı gelir kaybı yaşayacağını  düşünüyor. Gelir kaybı yaşayacağını düşünenlerin önemli bir kısmının başka bir geliri yok (yüzde 78). Çalışanlar bir sene sonra bugün, yani 2021 baharında nasıl bir yaşamın onları beklediği konusunda genel olarak olumsuz bir yaklaşıma sahip. Bunun kaynağı önemli ölçüde işsizlik. Çalışanların yarısına yakını gelecekte işiyle ilgili çok kaygılı (yüzde 48’i 10 üzerinden 7 ve üzeri puan verdi).  

Çalışanların öncelikli taleplerinden biri ücretli izin. Ancak gerçekte işverenlerin çalışanları ücretsiz izne zorlaması ya da zorunlu izinlerin yıllık izinlerden düşülmesi gibi aksi uygulamalara şahit oluyoruz. İşverenlerin bu tür hakları mevcut mu?

Yasalarımızda ücretsiz izin diye bir şey düzenlenmiyor. Ancak işveren ve işçinin bu konuda anlaşması mümkün. Hiçbir durumda tek taraflı karar alınamıyor, yani ücretsiz izne zorlanamaz çalışanlar. İşçi doldurması istenen form veya dilekçe örneğine bunu reddettiğini belirtebilir. Eğer işveren tek taraflı böyle bir şeye karar verirse, çalışan bu kendisine bildirildiği andan itibaren işten çıkarmada olduğu gibi işe iade için 30 gün içinde arabulucuya, uzlaşılmadığı durumda da 15 gün içinde de yargı yoluna başvurabilir. Anlaşmalı ayrılma durumunda çalışan 30 günlük dönem sonunda SGK primlerinin kesileceğini bilmeli.

Yöneticiler evden çalıştırdıkları personele bu durumun performans ölçümüne engel olmayacağını söylüyorlar. Her kademeden yönetici çalışanları WhatsApp üzerinden yakın markaj baskı altında tutuyor. Buna uygun altyapıları da yok. Evden çalışan birçok insan sisteme girince sistem bloke oluyor. Olağanüstü halde olağanüstü performans bekleme konusunda hiçbir çekinceleri yok.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu “çalışmaktan kaçınma hakkı” tanıyor. Covid-19 salgını çerçevesinde bu hak neye tekabül ediyor?

İşveren işyerinde sağlık açısından, fiziksel ve psikososyal risklerden sorumludur. Salgın, çalışmaya devam edilen işyerlerinde çok ciddi önlemler alınmasını gerektiriyor. Yaptığımız ankette çalışanların çoğu işyerinde yeterli önlem alınmadığını belirtti. Her ne kadar gittikçe daha çok şey öğrensek de tüm çalışanların bu önlemlerin neler olduğunu ayrıntılı bilmesi de beklenmez, yani durum çalışanların algıladığından daha kötü de olabilir. 

Okulların da tatil edilmesiyle çocuğu olan çalışanların, özellikle kadınların üzerine ek bir yük bindi. Bu konuda pratikte neler gözlemliyorsunuz?

Partneriyle yaşayan kadınların bakım işleri konusunda daha fazla yük aldığını gözlemliyoruz. Erkekler kadının işine ayıracağı vakitten vazgeçmesinin daha “doğal” düşünüyor. 

Uzaktan çalışma uygulaması, işverenlerin gözetim teknolojileri aracılığıyla çalışanların üzerinde daha fazla performans baskısı kurması ve fazla mesai gibi sonuçlara yol açabiliyor. Evden çalışanları, hem iş güvenliği hem de çalışma şartları açısından işverenden hangi taleplerde bulunmalı?

Ev-iş dengesi diye bir şey kalmadı. Tüm gün çalışılıyor arada, yaşama/yaşatma (yemek, çamaşır) işleri yapılıyor. İşten bağlantısızlık hakkı daha yakıcı oldu. İşe alındıktan sonra bir senesi dolmayanlar, kriz patladığında elinde projesi olmayanlar, elindeki projeler iptal olduğu için iş anlamında boşa düşenler ilk haftalarda işten çıkarıldı. Bu sırada çıkarılanlar işe geri alınmalı. Şirketler bırakın yan haklardakesinti yapmayı, çalışanlara evden çalışma tazminatı vermeli.İş güvenliği evde de geçerli olmalı. Evde yaşayacağınız bir problem iş kazası olarak görülmeli. Şirketlerin masa başında olup olmadığınızı takip etmek için kamera ile izlemesi, dosyanızın ne kadar açık kaldığını hesaplaması gibi kontrol yöntemlerini kişisel hakların ihlâli olarak görüyoruz. 

Salgının freelance çalışanlar üzerindeki etkisi ne oldu?

Freelance çalışanlar evden çalışmanın koşullarına önceden de aşinaydı elbette, ancak iş yerinde sosyalleşemedikleri için dışarı çıkmak onlar için en önemli sosyalleşme alanlarından biriydi. Salgından sonra bu alan da kapanmış oldu, bu sebeple online araçlar üzerinden sosyalleşme ihtiyacının arttığını söyleyebiliriz. Bunun yanında, salgından sonra bir çok freelance çalışanın birtakım “iş önceliklendirmeleri” nedeniyle işlerinin durduğunu veya iptal olan işler nedeniyle müşterilerini, işlerini kaybettiğini söyleyebiliriz. Bu da önemli bir gelir kaybına yol açtı. Halihazırda kayıtdışı ve güvencesiz çalışan freelance çalışanlar işlerini de kaybedince daha da güvencesiz ve görünmeyen bir alana çekilmiş oldu. Ofissizler freelance dayanışma ağı’nın freelance çalışanların salgın günlerini nasıl deneyimlediğini anlayabilmek için oluşturduğu bir anket var. Twitter hesabındaki şu linkten ankete ulaşabilirsiniz.

Banka ve çağrı merkezi çalışanları en yoğun sorun yaşayan gruplar. Bir kamu bankası çalışanı artan mesailerden şikayetçi ve şöyle diyor: “İdari izin dediler, kredi paketleri çıktı çıkalı akşam 9’lara kadar, bazen haftasonu dahil çalışıyoruz. Sendikalı olmamıza rağmen sendika işverenden yana.”

Bu dönemde çalışma koşulları en kötü etkilenen sektörlerden biri bankacılık sektörü. Buradaki yeni çalışma şartlarından ve karşılaşılan ayrımcılıklardan bahsedebilir misiniz?

Yöneticiler evden çalıştırdıkları personele bu durumun performans ölçümüne engel olmayacağını söylüyorlar. Her kademeden yönetici çalışanları WhatsApp üzerinden yakın markaj baskı altında tutuyor. Buna uygun altyapıları da yok. Evden çalışan birçok insan sisteme girince sistem bloke oluyor. Olağanüstü halde olağanüstü performans bekleme konusunda hiçbir çekinceleri yok.Virüs nedeniyle kapatılan şubelerin yükleri yakın şubelere ek eleman desteği sağlanmadan veriliyor. BDDK bankalar için çalışma saatlerini 12-17 yaptı, ama işe 9’da başlayan bankalar var. Bu bankalar müşteriye sadece 12’den itibaren hizmet veriyor.

Diğer sektörler arasında, sizinle iletişime geçen kişilere de bakınca, hak ihlalleri açısından hangi sektörler öne çıkıyor?

Bizimle iletişime geçenler arasında banka ve çağrı merkezi çalışanları en yoğun sorun yaşayan gruplar. Bir çağrı merkezi çalışanı ankete şu notu eklemiş: “Çok sayıda insanın kapalı bir ortamda çalıştığı bir işyerindeyim ve üstelik bulunduğumuz yerde camlar da açılamıyor. Evden çalışmamız mümkün olan bir işte ve bunun için altyapısı hazır bir şirkette çalışmama karşın, projeyi veren firma sebebiyle eve geçemiyoruz. Bahsettiğim firma çalışanları dört kişilik ferah odalarda ve sürekli dezenfekte edilen ortamlarda çalışırken, bizim böyle bir imkânımız yok. Çağrı merkezlerinin home ofis çalışması zorunlu kılınmalı, aksi halde bizler ve çevremiz için tehlike büyük.” Bir kamu bankası çalışanıysa artan mesailerden şikayetçi ve şöyle diyor: “İdari izin dediler, kredi paketleri çıktı çıkalı akşam 9’lara kadar, bazen haftasonu dahil çalışıyoruz. Bir şeyler değişmeli, sendikalı olmamıza rağmen sendika işverenden yana.”

^