SAKARYA’DAKİ İKİNCİ “HAVAİ FİŞEK” PATLAMASINDA DERİN SORU İŞARETLERİ

Söyleşi: Anıl Olcan
10 Temmuz 2020
SATIRBAŞLARI

Sakarya-Hendek’te, Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasındaki patlamanın daha dumanı tüterken, depolardaki yanmamış patlayıcıların apar topar alelade kamyonlara yüklenip imha edilmek üzere taşındığı sırada ikinci infilak meydana geldi: Üç ölü, 12 yaralı! Ve yığınla soru… Fabrikadaki patlamanın ardından görüşlerine başvurduğumuz İSİG gönüllüsü, Kimya Mühendisleri Odası üyesi Prof. Dr. Veli Deniz’in kapısını tekrar çaldık, bu üzücü ve akıl almaz olaya dair ilk izlenimlerini sorduk…

Büyük Coşkunlar fabrikasındaki patlamanın dumanı tüterken fabrika depolarındaki patlayıcıların imha için nakliyesi sırasında ikinci patlama meydana geldi. İkinci patlamanın haberini aldığınızda aklınızdan ilk ne geçti?

Veli Deniz: Bu firmaya ait patlama sonrası iktidarın firma sahibine gösterdiği ilgi ve MÜSİAD’ın verdiği yemek fotoğrafları üzerine “Hendek olayı 2020 Susurluk kazasıdır” benzetmesi yapmıştım. Nakil sırasında meydana gelen patlamayla ortaya çıkan fotoğraf da bu benzetmenin haklılığını gösteren, siyaset ve sermaye arasındaki ilişkinin ikinci perdesidir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Sakarya Valiliği’nde yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki, İçişleri Bakanlığı emrindeki Jandarma bu işyerindeki malzemelerin taşınması konusunda görevlendirilmiş. Bakan “Jandarmada çok kıymetli patlayıcı uzmanları var. Bölgeye gelerek inceleme yaptılar ve bölgedeki taşocağına taşınarak patlatılmasına karar verdiler” dedi. Daha olay yeri incelemesinin tamamlanması beklenmeden taşıma kararının acelesi nedir? Anlamak mümkün değil. Uzmanların denetiminde yapıldığı söylenen taşımanın ne yazık ki Hendek Belediyesi’nden temin edilen damperli kamyonlarla er ve erbaşlara yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Taşımanın kuralına uygun güvenlik tedbirleri alınarak yapıldığını düşünmüyorum. Her ne kadar açıklamalar başka olsa da işverenin kamuoyundaki imajı zedelenmesin diye devletin kendisine destek vermesi olarak değerlendiriyorum bu ikinci patlamayı. Siyaset şu anda işverene anlayamadığımız –aslında anladığımız– bir destek veriyor.

1987’den beri endüstriyel kazalarla ilgileniyorum. Bugüne kadar, endüstriyel kazalardan kalan tehlikeli maddelerin devlet tarafından taşındığı hiçbir olay hatırlamıyorum. İlk defa bir patlama ve yangın sonrası, devletin özel sektörün mülkiyetinde bulunan bir alandan malları taşıma ve imha etme görevini üstlendiğine şahit oluyorum. Burada olağanüstü bir müdahale var. 

“Siyaset destek veriyor” diyorsunuz ama, fabrikanın patronlarından Yaşar Coşkun ve babası Ali Rıza Ergenç gözaltına alındı. Yaşar Coşkun tutuklanırken Ali Rıza Ergenç adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bunun bir anlamı yok mu?

Veli Deniz

Mızrak çuvala sığdırılamayınca durumu kurtarmak için bazı hamleler yapmak gerekir. Daha önceki çok ölümlü endüstriyel kazalar ve patlamalarda toplum bu seferki kadar tepki vermiyordu. Ekonomik zorluklar ve salgın koşullarının etkisi olsa gerek, bu kez tepki yüksek oldu ve ses getirdi. Sadece muhalifler değil, hemen hemen tüm kesimler tepki verdi. Her zaman olduğu gibi, toplumda yükselen bu gazı almak için gözaltı ve tutuklama yapmak zorunda kaldılar. Bunu isteyerek yaptıkları kanısında değilim. Zira ilk patlamanın olası şüphelilerinden olan işverene bu kadar üst seviyeden ilgi ve teveccüh gösteriliyorsa, “üzülerek” tutuklamak zorunda kaldıkları söylenebilir.

Patlamayı Susurluk kazasına benzetmenizin nedeni ne?

1987’den beri endüstriyel kazalarla ilgileniyorum. Bugüne kadar, endüstriyel kazalardan kalan tehlikeli maddelerin devlet tarafından taşındığı hiçbir olay hatırlamıyorum. Yaşanan bir yangının sonrasında, özel sektör tedbirini alır, riskini azaltmaya çalışır. İtfaiye ve diğer kurumlar şirketlere kaza sırasında yardım eder. İdare daha sonra yaptığı masrafı fabrikadan talep eder ve bu masraf sigortadan karşılanır. İlk defa bir patlama ve yangın sonrası, devletin özel sektörün mülkiyetinde bulunan bir alandan malları taşıma ve imha etme görevini üstlendiğine şahit oluyorum. Burada olağanüstü bir müdahale var. Bunu açıklamak çok güç. Fazla miktarda patlayıcı madde söz konusu olunca çevre ve toplum sağlığını korumak açısından kamunun özel sektöre yardım etmesinde bir sorun yok bence; temel amaç riski azaltmak, teknik destek verip yönlendirici olmak olsa bu girişimi anlayabilirdim. Ancak, disiplinlerarası bir uzman ekip tarafından sağlıklı bir risk değerlendirmesi yapılmadan, İçişleri Bakanı’nın emrindeki jandarmaya “taşıyın bunu” denilerek patlayıcıların plansız bir şekilde taşıtıldığı anlaşılıyor. Büyük Coşkunlar firmasının siyasetle ilişkilerinin çok güçlü olduğu anlaşılıyor, ama detayını tam olarak bilemiyoruz. Bu “kazalar zinciri”yle iyice çuvalladıklarını, mızrağın çuvala sığmadığını düşünüyorum. Toplumun tepkisi sonucu, bu sürece dahli olan siyasetçilerin de zaman içinde bir bedel ödeyeceklerini düşünüyorum.

Büyük Coşkunlar firmasının siyasetle ilişkilerinin çok güçlü olduğu anlaşılıyor. Bu “kazalar zinciri”yle çuvalladıklarını, mızrağın çuvala sığmadığını düşünüyorum. Toplumun tepkisi sonucu, bu sürece dahli olan siyasetçilerin de zaman içinde bir bedel ödeyeceklerini düşünüyorum.

İçişleri Bakanı’nın açıklamasından, kamyondaki patlamada 1,5 ton patlayıcının infilak ettiğini anlıyoruz. Henüz soruşturma devam ederken bu patlayıcıların fabrikadan taşınması normal mi?

İlk patlama olduğunda, İçişleri Bakanlığı üç savcıyı görevlendirdi ve cezai soruşturma devam ediyor. Çalışma Bakanlığı’nın iş müfettişlerini göndererek idari soruşturma başlattığını duyduk. Patlamanın kök nedenlerini öğrenebileceğimiz delillerin toplanma işleminin iki-üç günlük sürede bitebileceğini sanmıyorum. Patlamaya neden olan ihmalin araştırılması için ciddi bir süre gerekir. Olay mahalline bu kadar hızlı müdahale edilip fabrikadan bu patlayıcıların çıkarılması tıpkı “suç mahalline” girilip delillerin yok edilmesine benziyor. Siyasetin bu müdahalesi işverenin lehine olabilecek, yapılmaması gereken bir girişim bence.

Bu tehlikeli patlayıcıların imhası nasıl olmalıydı?

İşverenin, fabrikanın iş sağlığı ve güvenliği uzmanının ve çalışanların verdikleri ifadelere göre, aşırı sıcaktan etkilenen malzemelerin, açık alanda depolanan yüksek miktardaki patlayıcının kızıştığını biliyoruz. Patlama ve yangın geçirmiş bir fabrikada yanmayan tehlikeli patlayıcıların bulundukları yerde, her depoda uzun süre soğutma işleminin yapılması gerekirdi. Teknik açıdan doğru olan, bu patlayıcıların fazla hareket ettirilmeden, özel giysili ve teknik donanımlı, konuya hakim insanlar tarafından imha edilmesidir. Patlayıcıların daha küçük ölçeklere ayrılarak imha edilmesi en uygunudur. Fabrikadaki patlama sonrası, fabrikanın depolarında olması gerekenden çok daha fazla patlayıcının olduğunu anlıyoruz. Öncelikle bu miktarların azaltılması gerekiyordu. Bu işlemler herhangi bir nedenle mümkün değilse, ancak o zaman küçük miktarlar halinde başka bir yere nakil yapılabilir. İmha işlemi disiplinlerarası uzmanlardan oluşan bir ekibin teknik değerlendirmesi sonucunda alınması gereken bir karardır. Patlamayla sonuçlanan nakil işlemini yapanların bu değerlendirmeleri yaptığı konusunda kuşkularım var. “Yangın artığı patlayıcı malzeme” için alınması gereken önlemlerden vazgeçtim, ilgili tüzükteki taşıma için alınması gereken önlemler alınmış olsaydı bu ikinci patlama olmazdı. CHP Grup başkan Vekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç bir TV kanalında yaralı bir askerle konuştuğunu söyledi ve ondan aldığı bilgileri açıkladı. Patlayıcı malzemeleri damperli kamyonlarla taşıyorlarmış. Taşımaya anlaşılan hemen ikinci gün başlanmış, zira üç gündür sürüyormuş. Patlayan kamyonun yan kasaları açılmadığı için yetkili kişi kamyonun taş ocağındaki derin bir uçurumun kenarına geri geri getirilip, damperin kaldırılarak arka kapak açılıp malzemenin uçuruma dökülmesi talimatını vermiş. Araç geri geri yanaşmış. Damperin kasasının kaldırılmasıyla malzeme kaymaya başlayınca patlama olmuş. Patlayıcı malzeme metal üzerinde nasıl kaydırılır? Bu ne kepazeliktir! Engin Özkoç “talimatı veren kimdi?” diye sormuş. Asker isim vermek istememiş. “Sorumlu kişi” demiş. Anlaşılan o ki talimatı veren rütbeli biriydi. Bu patlamayla ilgili bir soruşturma başlatıldığını duymadık. Ölen askerlere “şehit” denerek olay kapatılacak gibi gözüküyor.

Teknik açıdan doğru olan, bu patlayıcıların fazla hareket ettirilmeden, özel giysili ve teknik donanımlı, konuya hakim insanlar tarafından imha edilmesidir. Patlayıcıların daha küçük ölçeklere ayrılarak imha edilmesi en uygunudur. 

Kimya Mühendisleri Odası’nın açıklamasında bu patlayıcılar için “güvensiz patlayıcı madde” ifadesi kullanılıyor? Bu ne anlama geliyor?

Bu ifade yarı bozulmuş, depolanma ve güvenli üretilme niteliklerini kaybetmiş patlayıcı malzemeler için kullanılıyor. Güvensiz patlayıcı maddeler kızışma ve nemlenme gibi dış etkilerden dolayı temel özelliklerini yitirmiş patlayıcı maddelerdir. Sözünü ettiğimiz patlayıcılar fabrika yangınında neredeyse 20 saat ateşe, ısıl etkiye maruz kalmış, kaza görmüş patlayıcılar. Artık “kararlı” diyebileceğimiz normal ürünler değil. İçişleri Bakanlığı’nın çok özel önlemler alınmadan nakledilmesine izin vermemesi gereken “patlama için bahane arayan” malzemeler artık.

Söz konusu 1,5 ton patlayıcı barut mu?

Tam olarak bilemiyoruz. Çok çeşitli patlayıcı türleri var fabrikada. Muska isimli bir oyuncak patlayıcı türünün üretiminde kullanılan maddenin ne olduğunu bilmiyoruz. Muhtemelen ana depolardaki kara barutun hızlı bir şekilde imha edilmesi amaçlandı. Kara barutun depolanması ve tedarik edilmesi İçişleri Bakanlığı’nın iznine ve denetimine tabi. Tonlarca barutun tek seferde Tehlikeli Maddelerin Karayolu İle Taşınması Hakkındaki Yönetmelik’e (ADR) ve Tekel Dışı Bırakılan Patlayıcı Maddelerle Av Malzemesi ve Benzerlerinin Üretimi, İthali, Taşınması, Saklanması, Depolanması, Satışı, Kullanımı, Yok Edilmesi, Denetlenmesi Usul ve Esaslarına İlişkin Tüzük’teki karayoluyla taşıma kurallarına uyulmadan nakledildiği anlaşılıyor. Nakil yapılmasına karar verildiği zaman mevzuatlar devreye girer. Nakli gerçekleştirecek taşıtların mutlaka ADR belgesinin olması, aracı kullanan sürücülerin eğitimli ve lisanslı olması gerekirdi. Patlayıcı maddeleri taşıyan araçların soğutma işlemi yapabilen, frigorifik araçlar olmasında yarar vardı. ADR belgesi olan her araçla bu tür tehlikeli patlayıcıları taşıyamazsınız. Taşıma sırasında doğacak risklere karşı patlayıcıların küçük miktarlarda taşınması lâzım. Bu araçlara uzmanların eşlik etmesi ve yükleme, boşaltma yapacak kişilerin anti-statik ayakkabı ve kıyafetler giymesi lâzım. Olayın seyrine baktığımızda, bu işlemlerin ihmal edildiğini net bir şekilde görebiliyoruz. Belediyenin damperli çöp kamyonlarıyla, jandarma erlerinin eşliğinde, pervasız bir şekilde taşıma yapılarak yeni bir faciaya sebep olunduğu anlaşılıyor.

Sizce bu taşımanın jandarma nezaretinde gerçekleşmesinin nedeni ne?

Silahlı Kuvvetler’de, özellikle jandarma personelinde, bu tür patlayıcı maddelerin imha edilmesi konusunda uzmanlar vardır. Bu uzmanlara fabrika depolarındaki patlayıcıların kimyasal formüllerinin bilgisinin verilmiş olması gerekir. Onların bu kimyasalların içeriklerine göre yerinde değerlendirme yapıp imha veya nakil yöntemi belirleyip sıkı önlemler çerçevesinde planlama yapmaları gerekir. Bu işlemlerin ne kadarının yapıldığını bilmiyoruz. Sonuca bakıyoruz, erlerin eşlik ettiğini görüyoruz. Hele yaralı erin ifadesinden bu naklin sorumlu bir uzmanın gözetiminde yapıldığına bir mühendis olarak inanamıyorum.

Damperin kasasının kaldırılmasıyla malzeme kaymaya başlayınca patlama olmuş. Patlayıcı malzeme metal üzerinde nasıl kaydırılır? Engin Özkoç “talimatı veren kimdi?” diye sormuş. Asker isim vermek istememiş. “Sorumlu kişi” demiş. Anlaşılan o ki talimatı veren rütbeli biriydi. Bu patlamayla ilgili bir soruşturma başlatıldığını duymadık.

Patlayıcı maddenin imha edilmek için Taşkısığı mevkiine taşındığı açıklandı. Taşıma sırasında insanların yaşadığı bölgelere yakın yollar kullanılıyor. Bu ADR mevzuatına uygun mu?

Tehlikeli Maddelerin Taşınması Yönetmeliği’nde (ADR) yerleşim yerlerinden geçmeye izin veriliyor. Özel sektörün malı korunurken köylerden, kasabalardan ve şehirlerden bu maddeler geçiyor. Patlamanın meydana geldiği nakil sırasında hangi yollardan geçildi, aracın etrafında eskortlar var mıydı bilmiyoruz. Hız limitine uyulması ve taşıtın teknik olarak bu özel, kusurlu patlayıcı malzemeyi taşımaya uygun olması gerekirdi. Patlayıcı maddeleri taşıyan aracın yanından geçip giden araçlarla olası bir çarpışma riskine karşı da bir önlem alındığı izlenimi edinmedim. Bu işlemler çöp kamyonuyla gelişi güzel yapılmış gibi. Taşıma işlemi, İçişleri Bakanlığı ve Jandarma tarafından yapıldığı için kimse hesap sormaz, sormayacaktır.

Fabrikada hâlâ tehlike arz eden patlayıcı madde olması ihtimali var mı?

Çalışanların ifadeleri patlamanın ana depoya sıçramadığı yönünde. Depolarda hâlâ patlayıcı malzeme olduğunu sanıyorum. Ana depoda olması gerekenden daha fazla malzeme olduğu göz önüne alınırsa nakil henüz tamamlanmamış olabilir.

^